8 Aralık 2011 Perşembe

Eski bir dosta mektup...

Kırgınım sana. Sonbahar yaprakları gibi, istemeye, istemeye ama mecburen kopuyorum senden. İkimizi bir araya getiren o bağ, kaderini tamamlıyor işte. Her ilişkide olduğu gibi korkulan yine başa geliyor. Seninde bir bahanen var elbet, hangimizin yok ki!? Söz konusu başkası olduğunda ne de kolay eleştiriyoruz, ancak gün geliyor aynı hataları bu sefer biz tekrarlıyoruz. Bu sefer başkası oluyor dert yanan.

Hayat bu belki de, kimi zaman göz yaşlarına boğulurken, kimi zaman ağlatan biz oluyoruz. Her birimiz bir başkasının hayatını mahvediyoruz farkında olmadan ve her birimiz bir başkasından dert yanıyoruz. Tuhaf bir çelişki, öylesine zincirlerle bağlıyız ki ve öylesine hatalarla doluyuz ki. Bıraksalar yaşayacağız, bıraksalar yaşatacağız, lakin olmuyor işte.

Sözün özü kırgınım sana, sebebin ne olursa olsun! Karanlıkta görünmekten yoruldum artık. Beni gün ışığında göremeyen gözler, geceleyin de hatırlamasın. Böyle bir yıldız olmaktansa, yok olmaya razıyım. Sahi hangimiz gerçekten var ve hangimiz var olma çabası içindeyiz ki bir yürekte?! Her neyse, ne önemi varsa artık tüm bunların.


Yine yoksun evinde.
Kim bilir neredesin, nerede?
Dertleşecek bir dost ararken
dertlerin ortasında.
Ne sesin var,
Ne de sen yanımda…

Artık ne acıdır ki, bulsan da arayışın devam ediyor insanları. Ne yazık ki sesi var, kendi var, ancak yüreğinin yanında yüreği yok artık o eski dostların...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder